Mustafa Akış | Hakkında
15316
page-template,page-template-full_width,page-template-full_width-php,page,page-id-15316,ajax_fade,page_not_loaded,,vertical_menu_enabled,side_area_uncovered_from_content,qode-theme-ver-10.1,wpb-js-composer js-comp-ver-5.0.1,vc_responsive

Hakkında

Mustafa AKIŞ

1981 yılında Beyşehir’de doğdum. Babam şimdi Derebucak İşhanı olan eski hanın altında bakkalı olan İsmail Akış’ın oğlu Hüseyin Akış’tır. Baba tarafım Akkuşlar diye bilinir. Annem ise İçerişehir’de yıllarca muhtarlık yapan Abit Kavlak’ın kızı Zahide Hanımdır. Yani kısacası, bizim oraların tabiriyle “annem şehirden, babam meydandan”…

Çocukluğum her Beyşehir’de yaşayan orta halli ailelerin çocukluğu gibi geçti.
Babamların işi dolayısıyla esnaflık da öğrendik. Pazarda bazen naylon torba sattık, bazen de Dedem İsmail Akkuş’un bahçesinden ürettiği taze meyve ve sebzeleri.

7 yaşıma geldiğimde Gazi İlkokulu’na başladım. Bir dönem Belediye Meclis Üyeliğimizi de yapmış olan Fahri Us okulun müdürüydü. Aysel Kurul hanımefendi de sınıf öğretmenimdi. İkisinin de emekleri çoktur üzerimde.

1991 yılında Beyşehir’e henüz yeni açılmış, çiçeği burnunda bir okul olan Anadolu Lisesi’ni kazandım. Bu lisenin ikinci mezunlarındanım. O günlerden hatırladığım okulun çok uzak olmasıydı. Hastane caddesinden Esentepe’ye kadar yürürdüm. Yol o kadar bozuktu ki; daha okula varır varmaz, o gün yeni giydiğim tüm her şey çamur olurdu. Turgut Özal misali o dönem Belediye Başkanı Adil Bayındır’ın başlattığı asfalt hamlesi, bir çocuk olarak en çok beni sevindirmiştir. Ona da bir Beyşehirli olarak çok şey borçlu olduğumuzu ifade etmek isterim.

Hayırseverimiz Ali Akkanat’ın ise benim hayatımda yeri ayrıdır. Hem onun ismini taşıyan bir okuldan mezun oldum hem de üniversiteyi onun verdiği bursun katkılarıyla tamamladım. Hayata “maddi zenginliğimin; manevi zenginliğimin önüne geçmesine müsaade etmeyeceğim” anlayışıyla yaklaşan hayırsever Ali Akkanat halen bana bir abi, bir baba mesabesindedir.
Tabi Lisemiz o zamanlar yeni kurulmuş olduğundan birçok eksiği vardı. Önce Katıtaş Ortaokulu’nda misafirlik, daha sonra da yeni binaya taşınma süreci. O dönem Milli Eğitim Müdürümüz Hasan Taşdelen’in sanki kendi evini yaptırıyormuşçasına, Anadolu Lisesi inşaatının şantiyesinden bir an bile ayrılmaması hâlâ gözlerimin önünde. Çok çırpındı bu okulun inşaatı için. Ben de ayrı yeri olan bu okulun Esentepe’deki inşaatında tahta taşımışlığım bile vardır. Okuduğum okulun inşaatında bir damla alın teri de olsa dökmek gurur verici.

Liseden, Ali Subaşı, Mehmet Küçüközet, Rahmetli Sami Güvenç, Sadık Gökmenoğlu gibi yönetici kadro başta olmak üzere çok değerli öğretmenlerle 7 yıllık bir eğitim sürecinin ardından ikincilikle mezun oldum. Siyasi görüşlerimizin zaman zaman kabardığı; zaman zaman da durağanlaştığı, tabiri caiz ise artık merkeze oturmaya başladığı yıllardı. Hep faal bir öğrenci oldum, çoğu zamanda siyasi tartışmaların içindeydim. Fotokopi makinasıyla gazete basımı yaptığımız zamanlar oldu. Hatta hayatımda o zamana kadarki ilk sansürümü yediğimi hatırlıyorum. Benim başkanlığımda tamamen kendi imkânlarımızla bastırdığımız buram buram matbaa kokan, ilk ve son gerçek gazetemiz de okul yönetimince kabul görmedi ve toplatıldı. O günlerde çok üzüldüğüm bu olay, şimdi anlamlı bir anıdır.

Lise öğrenimim bitince 1999 yılında üniversite sınavlarına girdim. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım. Siyasi hayatımın dönüm noktası da işte bu fakültedir. Çünkü Ankara Hukuk, hukukçu yetiştirdiği kadar, siyasetçi de yetiştirir. Demokratlık burada öğrenilir. Fakülte de okurken kaldığım yurtta namı değer Site Yurdu. Namı şuradan, bu yurt Abdullah Çatlı’nın kaldığı yurt.

Okuduğum Üniversite’de sol görüş, yurtta da ülkücü arkadaşlar hâkim. İkisi arasında sıkıştık kaldık. Siyasi görüşümüz var ama ne tam anlamıyla ona benziyor ne de diğerine. Bunu o zamanlar sıkışmışlık olarak görüyorduk; ama bizim için bir şansmış, her iki tarafı da detaylı bir şekilde bilmeden gözlemlemiş olduk.

Bir yandan ana baba öğüdü; ‘Aman oğlum olaylara karışma’ diğer yandan ise içimizdeki düşünceleri pratiğe dökme heyecanı… Yüreğimizin kabarıklığına daha fazla dayanamadık, ana baba öğüdünü bir kenara bırakıp; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin şuan en önemli öğrenci kulüplerinden birisi olan tek milliyetçi muhafazakâr topluluğunu kurduk. Birleşik Hukukçular Kulübü adı altındaki bu kulüpte 2 yıl yöneticilik yaptım. Bu süreçte birçok farklı isimle çeşitli konularda konferans ve paneller tertip ettik. Hala fakültede yayınlanmakta olan Ceride-i Kantar Dergisi’ni 30 yıl aradan sonra tekrar canlandırmak bize nasip oldu.

Kurduğumuz kulüp aynı zamanda bana aktif siyasetin önünü açmıştır. O zamanlar bir yandan da Fazilet Partisi çalkalanıyor. Yeni ve genç adamlar sahneye çıkıyordu. Biz okulda bir yandan kulüpçülük ile uğraşırken, bir yandan da hukuk istismarıyla hukuksuzluğa uğratılan Tayyip Erdoğan’ı takip ediyoruz. Tabii sadece biz değil, tüm Türkiye takip ediyor.
Yine o günlerde kurulan AK Parti, teşkilat çalışmalarını yapıyordu. Gençlik Kolları’nın teşkilatlanması da Gençlik Kolları Genel Başkanı Zelkif Kazdal’ın sorumluluğundaydı. Bizim üniversite çalışmalarımızdan da haberdar olmuşlar. Davet ettiler, görüştük; zaten Tayyip Erdoğan bizim için şimdi olduğu gibi o gün de idol, can atıyoruz beraber yürümeye. Hemen ‘evet’ dedik ve Gençlik Kolları Genel Merkezi’nde aktif siyasete daldık. Hem avukat olmamız hasebiyle, hem de teşkilatçılığımızdan sanırım; her seçim Ak Parti Seçim Koordinasyon Merkezi’nde görevli olduk. Büyük tecrübe kazandık, seçim nedir çok iyi öğrendik. Tayyip Bey bizim için en önemli öğretmen oldu.
Gençlik Kolları’nda önce MKYK Üyeliği ardından Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunduk.
Aktif siyaset bu şekilde devam ederken bir yandan da okulu bitirdik, stajı tamamladık. Sınıfta da aynı sıraları paylaştığımız büyük bir muhabbet beslediğim eşimle de 2008 yılında evlendik; 2011 yılında da Ömer Tuna ismini verdiğimiz oğlumuz dünyaya geldi. Aynı yıl Allah nasip etti, doğduğum şehir Konya’dan 24. Dönem AK Parti Milletvekili olarak seçildim.
Milletvekili olarak görev aldığım 4 yıllık süre zarfında AK Parti MKYK Üyeliği, TBMM Soruşturma Komisyonu, Milli Savunma Komisyonu ve İçişleri Komisyonu Üyelikleri ve bazı kanunlar için Alt Komisyon Başkanlığı görevlerini icra ettim.
Son olarak, 2016 Yılının Ocak ayı itibariyle Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan tarafından tevdi edilen Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı görevini yürütmekteyim.
Anlayacağınız Ankara’da 1999 yılından bu yana gurbetteyiz.
Bizim memleketin çocuklarında hep vardır, sıla-i rahim duygusu.
Bu yüzden siyasetteki gücümüzü hep memlekete yapılacak bir hizmette kullanmaya gayret ettik.
Problemleri gücümüz yettiğince takip etmeye çalıştık.
Hayat boyu sürecek bir hizmet mücadelesini devam ettirmeye çalışıyoruz.
Ortalama bir Konyalının hayatıdır Mustafa Akış’ın ki, ne bir eksik ne bir fazla…
Beyşehir’de, Çarşı Camii önünde ikindi namazını bekleyen hacı amcaya sorduğunuzda alacağınız cevap gibi: “Allah’a bir değil, bin kere şükür; yaşayıp gidiyoruz…”